Derneğimiz ile Türk Pediatrik Onkoloji Grubu (TPOG) ve Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) iş birliğinde Antalya'da 17-21 Nisan 2019 tarihinde gerçekleştirilen 23. Ulusal Kanser Kongresi sona erdi. Beş gün süren bilimsel şölende kanser hastalığına dair umut veren gelişmeler aktarıldı. Amerikan Klinik Onkoloji Derneği’nin (ASCO) 2019 yılı raporundan dikkat çeken noktaları paylaşan TTOD Başkanı Prof. Dr. Serdar Turhal, gelişen teknoloji sayesinde nadir kanserlerin tanı ve tedavisinde başarılı sonuçlar alındığını belirtti. 23. UKK Eş Başkanı ve Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Bir Önceki Dönem Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş de “Kanser çok yönlü olarak ele alınması gereken ve farklı açılardan değerlendirilerek çözüm üretilmesi gereken bir sağlık sorunudur. Çok yönlü mücadele başarının en temel gereği olarak karşımızda durmaktadır.” açıklamasında bulundu.
Ulusal çaptaki en kapsamlı onkoloji kongresi kapsamında düzenlenen basın toplantısına, TPOG ve 23. UKK Başkanı Prof. Dr. Emel Ünal, TTOD Bir Önceki Dönem ve 23. UKK Eş Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, TROD Önceki Dönem ve 23. UKK Eş Başkanı Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam, TROD BaşkanıProf. Dr. Yavuz Anacak, TTOD BaşkanıProf. Dr. Serdar Turhal, 23. UKK Kongre Sekreteri Doç. Dr. Neriman Sarı, 23. UKK Bilimsel Sekreterlik görevini üstlenen Prof. Dr. Ahmet Bilici,Prof. Dr. Uğur Selek ve Prof. Dr. Cengiz Canpolat kongrede öne çıkan bilimsel ve güncel konularından olan; “ ASCO (Amerikan Klinik Onkoloji Derneği) 2019 Kanser Raporu, Çocukluk Çağı Kanserleri ve Kök Hücre Bağışı, Ülkemizde Kanser Sıklığı, İmmünoterapi Tedavilerinde Son Gelişmeler, Radyasyon Onkolojisinde Güncel Durum ve Gelişen Tedaviler’’ gibi başlıklarda önemli bilgiler aktardılar.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Emel Ünal, “ Bilimsel program çerçevesinde onkolojinin tüm disiplinleri 10 Tümör Konseyi, 11 konferans, 29 panel, 13 sözel bildiri oturumu, 1 karşıt görüş oturumu, 7 uydu sempozyumu, 2 yuvarlak masa, 1 ana oturum, 1 genç onkologlar oturumu ve 1 genç radyasyon onkologları oturumunda ele alındı. Bu yıl kongremizde kabul edilen sözel, e-sözel ve e-poster olarak toplam bildiri sayımız 641. En iyi çalışmalar içinde 3 bildiri de ana oturumda sunuldu. Gelenekselleşen ödüllerimiz sahiplerini buldu.” şeklindeki bilgileri paylaştı.
Türkiye'de çocukluk kanserleri görülme sıklığının yüksek gelir düzeyindeki ülkelerle benzer oranlarda olduğununun altını çizen Prof. Dr. Emel Ünal, "Çocukluk çağı kanserleri tüm kanser vakalarının yüzde 1,3'ünü ve tüm kanser ölümlerinin yaklaşık yüzde 1'ini oluşturmaktadır. Milyonda olmak üzere ABD'de 137,9, Norveç'te 143,2, İsveç'te 149,4, İngiltere'de 118,2 ve Türkiye'de 131,3'tür." bilgisini Verdi..
“ERKEN TEŞHİSTE TEDAVİ BAŞARISI YÜKSEK”
Çocuklarda görülen kanserlerin tip, tedaviye yanıt ve sağ kalım açısından erişkin kanserlerinden farklılık gösterdiğine dikkati çekerek, çocukluk çağı lösemilerinin çocukluk çağında en sık görülen kanser türü olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Ünal ‘Türkiye'deki vakalar içinde yüzde 35,5 ile lösemi ilk sırada yer almaktadır. Lösemileri yüzde 18,5 ile merkezi sinir sistemi tümörleri, yüzde 13,5 ile lenfoma izlemektedir. Sırasıyla nöroblastoma, wilms tümörü yumuşak doku sarkomları, kemik tümörleri ve cilt kanseri melanom olmak üzere diğer tümörler takip etmektedir” dedi.
“AMACIMIZ, KANSERİ KRONİK HASTALIK HALİNE GETİRMEK”
23. UKK Eş Başkanı ve Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Önceki Dönem Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş ise “Kanserle uğraşan hekimler olarak kanserin birlikte yaşanabilir bir hastalık olarak hipertansiyon, şeker hastalığı ve benzer hastalıklar gibi bir kronik hastalık haline getirmeyi amaçlıyoruz. Özellikle başta meme kanseri ve kalın barsak kanserleri olmak üzere farklı kanser türlerinde bunu başardık da.” şeklinde konuştu.
Bu konudaki başarının, özellikle yapılan klinik çalışmalar ile etkin tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine ve yaşam kalitesine yönelik gayretlerin sonucu olduğunu belirten Prof. Dr. Mahmut Gümüş şu bilgileri paylaştı: “Yüzyılın başından itibaren kanserin oluş mekanizmalarının anlaşılması ile direkt hızlı bölünen kanser hücrelerini seçici olmaksızın hedefleyen kemoterapi yerine, tamamen olmasa da büyük ölçüde kanserle ilgili gelişme süreçlerini baskılayan hedefli tedaviler ve bireyin bağışıklık sisteminin aktiflenmesi üzerinden etkili olan immunoterapi yaklaşımları ve bu yaklaşımların birlikte kullanımı tedavideki yerini büyük ölçüde almıştır.
Bu tedavi yaklaşımları hem yaşam süresi üzerine olumlu etkileri hem de yan etki profillerinin daha baş edilebilir olmaları nedeniyle günümüzde kemoterapinin yerini almakta ve gelecekte ümit vadeden bir tedavi yaklaşımı olmaktadır.
Tüm bu olumlu gelişmelerde tedavi maliyetleri ülkemizde de dünyanın çoğu ülkesinde olduğu gibi tedaviye ulaşmada engelleyici bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada araştırma geliştirme faaliyetlerine ağırlık vermek ve bu biyoteknolojik ürünlerin üretim süreçlerine katılmak ve etkin kullanım anlamında akılcı ilaç uygulamalarını göz önünde bulundurmak hastalarımızın bu tedavilere ulaşımı konusunda yapılması kaçınılmaz yaklaşımlardır.
Görüldüğü gibi kanser çok yönlü olarak ele alınması gereken ve farklı açılardan değerlendirilerek çözüm üretilmesi gereken bir sağlık sorunudur. Tüm bu hususları göz önünde bulundurarak yapılacak çok yönlü mücadele başarının en temel gereği olarak karşımızda durmaktadır. Bu konuda gerçekleştirilecek multidisipliner yaklaşımlar ve işbirlikleri kanserle mücadelede umutlarımızı artıracak ve hepimiz için daha olumlu sonuçlar doğuracaktır.”
“RADYASYON ONKOLOJİSİNDE YENİ GELİŞMELER”
23. UKK Eş Başkanı Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam (Solda) ise radyasyon onkolojisi alanında hızlı teknolojik gelişmeler sonucunda konvansiyonel radyoterapi tedavi yöntemlerinden 3 boyutlu konformal radyoterapi (3BKRT) ve Yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT)’ye doğru büyük ilerlemeler kaydedildiğine dikkat çekti.
Günümüzde ışın tedavisi daha kısa sürede daha etkin (ablatif) dozlarda uygulanabilen stereotaktik radyoterapi teknolojisi ile radyoterapi uygulamaları farklı bir boyuta taşınmıştı diyen Prof.Dr. Esra Kaytan Sağlam, şu bilgileri paylaştı: “23. Ulusal Kanser kongresinde de tüm tümör tiplerinde radyoterapi kullanımı ve farklı uygulamalar, multidisipliner olarak tartışılmaktadır.
Erken evre akciğer kanserlerinde tıbbi olarak ameliyat olamayan hastalarda, kılavuzlara da giren tedavi seçeneği stereotaktik radyoterapi (SBRT) olmuştur. Bu konuda TROD çok merkezli çalışma sonuçlarımız da uluslararası literatür ile benzer şekilde cerrahisiz bu hastalarda SBRT ile %80 üzerinde kontrol sağlamıştır. Geçen yıl sonu açıklanan sonuçlarda ise tıbbi olarak ameliyat olabilen hastalarda da SBRT yönteminin önemli bir tedavi seçeneği olduğu ortaya konmuş ve 10 yıllık sonuçlarda cerrahiye benzer olduğu gösterilmiştir.
Kongrede meme kanseri çalışmalarında hipofraksiyone dediğimiz daha kısa süreli RT uygulamaları tartışılmış ve artık radyoterapinin daha kısa sürede daha etkin olarak uygulanabileceği vurgulanmıştır.
SBRT özellikle cerrahi tedavilerin çok zor olduğu pankreas tümörleri ve karaciğer HCC olgularında da güvenle ve oldukça etkin şekilde uygulanabilmektedir. Davetli yabancı konuşmacımız Prof. Dr. Albert C. Koong (MD Anderson Kanser Merkezi) tarafından deneyimlerin paylaşıldığı bu konuda halen devam eden çalışmalar mevcuttur. Önümüzdeki yıllarda akciğer tümörlerindekine benzer şekilde SBRT ile pankreas ve karaciğer tümörleri tedavisinde SBRT nin önemli bir tedavi seçeneği olacağı ön görülmektedir.
Son yıllarda kanser tedavisinde çığır açan immünoterapi yaklaşımları özellikle belli tekniklerde radyoterapinin de uygulanması ile çok daha yüksek tedavi yanıtını beraberinde getirmektedir. Daha önce radyoterapinin etkin olmadığı tümörlerde etkinlik artabilmekte ve seçili metastatik (yayılmış hastalık odakları) olgularda da metastaz odağına yüksek radyasyon verilmesi ile hem o bölgedeki tümör hücrelerini öldürebilmekte, hem de vücudun bağışıklık sistemin aktifleyerek sistemik olarak uygulanan ‘immünoterapi’ nin etkinliğini arttırabilmektedir. Özellikle hem tedavi bölgesindeki yanıt hem de tedavi bölgesi dışında da görülebilen immünolojik yanıtlar önümüzdeki yıllarda immünoterapi ve radyoterapi birlikteliğinin kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
Kongremizde radyoterapide Proton tedavisinin yeri ile ilgili 2 konuşma yapan konuğumuz Prof. Dr. Robert S. Malyapa (Maryland Üniversitesi) beyin tümörleri ve çocukluk döneminde görülen tümörlerde proton tedavi sonuçlarını paylaşmıştır. Siklotron veya sinkrotron adı verilen cihazlarda hızlandırılan protonların tedavi amaçlı kullanımlarına proton terapi adı verilir. Proton teknolojisi tümör bölgelerini yüksek dozda ışınlarken hızla doz düşüşü ile normal dokuları da koruma özelliğine sahiptir. Bu sebeple pek çok tümör tipinde güvenle uygulanabilmektedir. Fakat özellikle çocukluk yaş dönemi uygulamaları ve kafa kaidesi tümörleri önemlidir.
Sonuç, günümüzde radyasyon onkolojisindeki teknolojik ilerlemeler sayesinde radyoterapi daha güvenle uygulanabilen ve bu nedenle de daha etkin bir tedavi metodu haline gelmiştir. Özellikle IMRT ve 3BKRT uygulanan hastalarda mümkün olduğunca görüntüleme kılavuzluğundan faydalanmak hem yan etki hem de tedavi başarısı açısından çok önemlidir. Yüksek dozlara çıkılan, stereotaktik radyoterapi uygulamaları ile kanser tedavilerinde hastalığın kontrolü daha da artmaktadır. Fakat esas olan teknolojinin doğru ve eğitimli ellerde kullanılması ve kanser tedavisinin iyi bir ekip tedavisi olarak yapılmasının şart olduğudur.
“ASCO 2019 YILI RAPORUNDA DİKKAT ÇEKEN GELİŞMELER”
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) Başkanı Prof. Dr. Serdar Turhal da Amerikan Klinik Onkoloji Derneği’nin (ASCO) 2019 yılı raporunu yayımladığını hatırlatarak bu rapordan önemli başlıkları şöyle özetledi:
1. Nadir kanserler tüm kanserlerin yaklaşık yüzde 20 sini oluşturmaktadır. Gelişen teknoloji sayesinde bu kanserlerin tanısı ile ilgili daha ayrıntılı bilgi sahibi olunca yeni hedefe yönelik tedavilerin bazı nadir kanserlerde çok başarılı olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle de nadir kanserlerin yönetimi bu senenin en önemli kanser tedavi gelişmesi olarak düşünüldü. Bu nadir kanserler arasında tiroid ve bağ dokusu kanserlerinin alt tipleri, bazı özel barsak ve rahim kanseri, tendon kanseri vardır.
2 . Meme kanseri hastalarında yapılan moleküler genetik analizle hangi meme kanserinde kemoterapi verilmeden de başarılı olabileceğimizi ortaya koyan çalışma 2019 yılının önemli gelişmelerinden birisi olarak görüldü. Meme kanseri seyriyle ilintili 21 genin analiziyle yapılan bu çalışmada hastaların yüzde 70 kadarında kemoterapiden kaçınmanın mümkün olabildiği görüldü. Hormon reseptör pozitifliğine sahip ve lenf nodlarına yayılımı olmayan hastaların %70’inde bu moleküler genetik analiz sayesinde kemoterapiye ihtiyaç olmayabileceği gösterildi.
3. Bunların dışında hedefe yönelik tedaviler de geçtiğimiz yıl dikkati çeken sonuçlar verdi. Bu çalışmalardan bir tanesinde böbrek kanserinde iki ayrı hedefe yönelik tedavinin beraber kullanılması, yeni altın standart tedavi olarak belirlendi. Yine cilt kanserinin agresif seyreden bazı tiplerinde hedefe yönelik tedavi ilaçlarıyla çok iyi sonuçlar alınabildiği rapor edildi.
4. Vücudumuzda bizimle beraber yaşayan bakterileri tanımlamakta kullandığımız mikrobiyom ile ilgili olarak da teknolojik gelişmelerdeki yenilikler sayesinde mikrobiyomun gerek kanser gelişimi gerekse tedaviye olan cevaptaki önemi ile ilgili yeni bilgiler ortaya çıktı.
Özellikle baş boyun kanserlerinde ortaya çıkan bu bilgiler sayesinde önümüzdeki yıllarda vücudumuzdaki bakterilerin manipülasyonuyla kanser dâhil değişik hastalıkların oluşumu ve seyri üzerinde olumlu etkiler sağlayabileceğiz gibi görünüyor.
Yine ASCO tarafından önümüzdeki yıllarda kanser tedavisiyle ilgili odaklanmamız gereken alanlar olarak:
* Hedefe yönelik tedavilerin hangi hastalarda başarılı olacağıyla ilgili daha yetkin stratejiler geliştirilmesi,
* Cerrahi tedavi sonrası görülen bir hastalık kalmadığı dönemde verdiğimiz koruyucu tedavinin (adjuvan) hangi hasta grupları için daha iyi sonuç vereceğini saptayacak yöntemler bulunması,
* Solid tümörler için de hücresel tedavilerin geliştirilmesi (CAR-T tedavileri),
* Çocukluk çağı kanserlerinde bireysel tedavi yaklaşımlarının artması,
* Yaşlı kanser hastalarındaki tedavi yaklaşımlarının iyileştirilmesi,
* Kanser araştırmalarına tüm kanser hastalarının erişiminin kolaylaştırılması
* Kanser tedavilerinin uzun dönemli yan etkilerini azaltacak yöntemler geliştirilmesi,
* Kilo fazlalığını azaltarak bunun kanserin gerek ortaya çıkması gerek seyrindeki olumsuzlukların en aza indirilmesi,
* Kansere dönüşebilecek lezyonların erken saptanmasıyla ilgili yeni stratejiler geliştirilmesi önümüzdeki yıl içinde odaklanılması gereken ihtiyaç alanları olarak belirlendi.
TTOD Yönetim Kurulu olarak tam kadro iştirak ettiğimiz 23. Ulusal Kanser Kongresi’nde aylık yönetim kurulu toplantımızı da gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
23. Ulusal Kanser Kongresi'nde bir araya gelen TTOD Basın ve Halkla İlişkiler Komisyonu Üyeleri, Doç. Dr. Özlem Sönmez başkanlığında toplanarak gündem maddelerini görüştü.
Derneğimizin ARGE Komisyonu, 23. Ulusal Kanser Kongresi'nde, Komisyon Başkanı Doç. Dr. Ahmet Taner Sümbül yönetiminde toplandı.