Dernek Hakkında Tıbbi Onkoloji Derneği Haberler

Onkoloji Günlerinde Bilimsel Şölen

Derneğimiz tarafından düzenlenen 7. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 21-25 Mart tarihlerinde Antalya-Belek'te gerçekleştirildi. Konferanslar, paneller, multidisipliner onkoloji toplantıları, kurslar, sözlü ve poster bildiri oturumlarıyla bilimsel bir şölen havasında geçen kongreye bin 150 tıp insanı katıldı. Bilimsel şölende "Türkiye'de kanser ilacı üretimi"nden, umut verici gelişmelere, kan testiyle tanı ve tedavinin planlanmasından, kişiye özel tedaviye kadar birçok başlıktaki çalışma, katılımcılar ile paylaşıldı.

 

Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, onkoloji alanında hızlı gelişmeler yaşanmasına rağmen kanserin hâlâ en ciddi sağlık sorunlarından biri olmayı sürdürdüğünü belirtti. Kanserle mücadelede yaşam kalitesi odaklı çalışmaları sürdürdüklerine değinen Prof.Dr. Gümüş, bu noktada Türk onkoloji topluluğu olarak dünyada ve Türkiye'de onkoloji alanında yaşanan gelişmeler, bu gelişmelerin uygulama alanındaki etkileri kongrede tartıştıklarını söyledi.

Prof.Dr. Mahmut Gümüş, kongrede 530 hekim, 200 hemşire, 270 sektör temsilcisi ile 46 farklı oturumda onkoloji alanındaki bilimsel gelişmeleri, ayrıca bireysel ve ulusal bazda sorunlarımızı tartışarak, birlikte çözüm aradıklarını belirtti.



Prof.Dr. Gümüş, kongrede özellikle; onkolojide yeni tanı yöntemleri,hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi,likit biyopsiler, tanısal görüntülemede yenilikler, ulusal ilaç geliştirme stratejileri, biobenzerlere yaklaşım moleküllerin gelişimi, kanser hastası yakının sağlığı ve yapması gerekenler, masa başı çalışanlarını bekleyen tehlikeler gibi konuların ele alındığını aktardı.

Kongrede onkoloji hekimlerinin, onkoloji hastalarının hem tıbbi hem sosyal sorunlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunduklarını ifade eden Prof.Dr. Gümüş, onkoloji hizmetinin tüm ülkeye yayılması noktasında ne tür sorunlar yaşandığını ve bunların gidirilmesi için yapılması gerekenleri tartıştıklarını belirtti.

Prof. Dr. Mahmut Gümüş, "Kanser gibi baş edilemez gözüken, bizim onu başedilmez bir hastalıktan öte, birlikte yaşanabilir kronik hastalık haline getirmeye yönelik önemli adımlar attık." dedi.

 "YERLİ İLAÇ İÇİN ÇABAMIZ SÜRÜYOR"

Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlardan sadece birinin Türkiye'de üretildiğini belirten Prof. Dr. Gümüş, "Bu konuda sürdürülebilir bir politika oluşturmak, üretimi kendimizin yapması için çok çok elzem. Kanser ilaçlarına yapılan yıllık harcama 30 milyar lira, tüm sağlık harcamalarına yapılan harcama ise 100 milyarı lirayı geçti. İlacın nasıl geliştirileceğinin kuralları vardır. Türkiye'de ilaç üretimini 10-15 yıldır takip ediyoruz." dedi.

"YENİ GELİŞMELER UMUT VERİCİ"

TTOD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serdar Turhal, kanser tedavisindeki son gelişmelerin umut verici olduğuna dikkat çekerek, özellikle moleküler ve genetik alanında yapılan çalışmalar, kansere karşı yeni silahların bulunmasını sağladığını söyledi. Standart tedavide kansere yaklaşım hakkında bilgi veren Prof. Dr. Turhal, "Kanser organdaysa oradan bir parça alıyorduk. Riskli yerdeyse mikroskopla bakıp onun üzerinde boyamalar yaparak, ona göre kemoterapi uygulaması yapıyorduk. Şimdilerde genetik analizlerine bakıyoruz. Genetik analizler üzerinden çıkan sonuçlara göre, uygun hedefe uygun moleküler tedaviler uyguluyoruz. Yalnızca genetik tetkik sonucuna bağlı tedavilerin uygulanabileceği döneme geldik." bilgisini paylaştı.

TÜMÖRÜN GEN ÖZELLİĞİNE GÖRE İLAÇ

Bunlardan birinin Tirozin Reseptör Kinaz(TRK) füzyon geniyle ilgili bir gelişme olduğunu ifade eden Prof. Dr. Turhal, "TRK füzyon geni neden bu kadar önemli? çünkü, bazı kanser hücrelerinde "tirozin reseptör kinaz" geni, başka genlerle birleşip kanser hücrelerine sürekli büyüme ve çoğalma sinyali gönderiyordu. Yani kanserin yayılma hızı bir anda artıyordu. çünkü artık bu artış durdurulabiliyor. 2013 yılında Colorado ve Harvard üniversitesinden 2 araştırmacının saptadığı TRK füzyon genine yönelik bir ilaç geliştirildi. Hedefe yönelik bu tedavi Amerikan İlaç Dairesi tarafından ilk defa bir kanserin başladığı organa değil de, tümörün genetik özelliğine göre onaylanan bir ilaç oldu." diye konuştu.

TÜMÖRÜN BÜYÜME SİNYALİNİ BLOKE EDEN İLAÇ

Geçen yıl Amerika'da yapılan Kanser Kongresi'nde bu tedavi ile ilgili ön sonuçların tüm dünyaya duyurulduğunu aktaran Prof. Dr. Turhal, "Gelecekte bu hastalıklara organ üzerinden değil, genetik değişikliklerin üzerinden isim vereceğimizi söylemiştik. O gün geldi. Gen üzerinden ilk defa Amerikan İlaç Dairesi bir ilacı onayladı. Bu yeni bir gelişme. Hedefe yönelik bu tedaviyle, pek çok farklı organdan kaynaklanan tümörde kontrolsüz tümör büyümesine yol açan sinyaller bloke edildi. Hatta ilerlemiş kanser evrelerinde de etkili oldu. Hem erişkin hem çocuk hastalardaki tümörlerde, meme, kalın bağırsak, akciğer, safra yolu, pankreas, bağ dokusu, tiroid kanserlerinde bu ilaç uygun genetik özellik varsa kullanılabiliyor. Bilimsel verileri de paylaşacak olursak, 17 farklı kansere sahip 50 hastanın katıldığı bir calışmanın verilerine göre, hastaların 38'i bu tedaviye yanıt verdi ve tümörü küçüldü. Ayrıca tedavinin 12'inci ayında, hastaların yüzde 79'unda bu olumlu yanıt devam etti. Yan etkisi, kemoterapiye kıyasla çok hafif. Tedavinin en sık gözlenen yan etkileri halsizlik ve hafif baş dönmesi." dedi.

"HASTAYA VE TÜMÖRE ÖZEL TEDAVİ"

TTOD Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. özlem Er, tanı alan kişilere uygulanacak tedavileri hastaya ve tümöre özel olarak belirlediklerini söyledi. Hücrelerin bir yaşam döngüsünün olduğunu kaydeden Prof.Dr. Er, "Hücre doğuyor büyüyor, yaşlanıyor ve ölüyor. ölemediği yerde kanser gelişiyor. Bu ölmeme olayı, vücudun içindeki hücrelerdeki genetik değişikliklerden kaynaklanıyor.

çeşitli kimyasallar, bazı virüs ya da bakteriler gibi çevresel kanser yapıcıların etkisiyle normal vücut hücrelerinde ortaya çıkan genetik değişiklerin hepsi kalıtsal geçiş göstermiyor. Hem kalıtsal geçiş gösteren değişiklikler diğer adıyla "mutasyonlar", hem de çevresel etkenlerle oluşan değişiklikler kanda saptanabiliyor. Günümüzde kanser tedavisini belirlemeye yönelik kan testleri, "likid biyopsi" olarak adlandırılıyor. Kanser hücrelerindeki değişiklikler kanda saptanabiliyor. Bu değişikliklere karşı geliştirilen hedefe yönelik tedaviler, kişiye özel olarak planlanıyor. Ayrıca tümör dokusundan biyopsi yapılamadığı durumlarda, kan testi ile immunoterapiye uygunluğu belirlemek için gerekli testler de yine kandan yapılabiliyor." açıklamasında bulundu.

HEDEFE ODAKLI İLAÇLAR

Tümör özelliklerini saptarken bazen dokunun yetersiz kalabildiğini kaydeden Prof.Dr. Er, "Zaman içinde yeniden biyopsi yapmak gerekebiliyor. Güncel gelişme ise kandan alınan örnekle bu değişiklikleri saptamak mümkün. Eğer bir değişiklik saptarsak buna yönelik geliştirilen ilaçlar var; bu ilaçları uyguluyoruz. Bunlara hedefe yönelik ilaçlar diyoruz. Bunları uygularken zaman içinde direnç gelişmesi ile karşılaşıyoruz. Direnç geliştiyse bir hastada bunu kandan erken dönemde tespit edebiliyoruz. Bu durumda ikinci üçüncü kuşak ilaçları kullanabiliyoruz. Hem tedavi başarının arttırılması hem de uygulama kolaylığı nedeniyle kandan alınan biyopsi ile tanı ve tedaviye "likit biyopsi" diyoruz. ülkemizde de kandan testler yapılabiliyor." bilgisini verdi.

"KAN TESTİYLE ERKEN TANI MÜMKÜN"

Yine kan tetiyle en sık görülen 8 kanser türüne, (Over, karaciğer, mide, Pankreas, özefagus, kolorektal, akciğer, meme) yüzde 70 doğrulukla, erken tanı yapmanın mümkün olduğunu dile getiren Prof. Dr. Özlem Er, "Kalıtsal kanserlerde de doğuştan itibaren genetik değişiklikleri saptamak mümkün. Meme, yumurtalık ve kalın bağırsak kanserleri için çok önemlidir. Kalıtsal bir durum varsa bunu kandan saptamak mümkün. Bir hastanın kendisi için önemli. Başka kanserlerin gelişme olasılığını bize bildiriyor ve o tedavide belli spesifik değişikliklerin tedavisi var. Hastanın akrabaları için bu kalıtımsal değişiklik varsa daha kanser olmadan tanıma mümkün. Kanseri, riskli bireylerde önlemek mümkün olacak. Yalnızca tedavi değil, erken tanı ve tedavilerinde üzerimize düşeni yapmak istiyoruz." diye konuştu.

"STRATEJİMİZ: DOĞRU HASTA, DOĞRU HASTALIK, DOĞRU HEDEF, DOĞRU İLAç"

TTOD Genel Sekreteri Prof. Dr. Ahmet Bilici, son yıllarda kişiye özgü tedavi yaklaşımları konusunda birçok kanser türünde önemli gelişmeler yaşandığını bildirdi. Kanserin oluşumu ile ilgili daha fazla bilgiye ulaşılmasıyla hedefe yönelik ilaçları ortaya çıktığını ifade eden Prof.Dr. Bilici, "İleri teknoloji ile üretilen hedefe yönelik ilaçlar, kemoterapi ilaçlarından farklı olarak normal hücrelere çok az zarar verir. Ayrıca, hedefe yönelik ilaç tedavisinde, daha önceden yapılan genetik analizle bir hedef mutasyon belirlenir. Hedefe yani kanserli hücreye direkt etkide bulunduğu için tedavi yanıt oranları daha yüksek ve başarı oranları da daha iyidir. Bu ilaçların çoğunun ağızdan hap şeklinde evde kullanılabiliyor olması da avantajdır. Kemoterapi ile arasındaki bir diğer fark ise şu; kemoterapide kanseri küçültmek ve yok etmek amaçlanır. Hedefli tedavilerde ise kanserin hızı düşmekte ve hastalığın uzun süre bir diyabet, hipertansiyon gibi kronik bir hastalık gibi devam etmesini sağlanabilmektedir." diye konuştu.

Yeni tedaviler arasındaki immünoterapiye dikkat çeken Prof. Dr. Prof. Dr. Bilici, "Yakın zamana kadar birçok kanser tipi immünojenik bir tümör olarak kabul edilmezken, yapılan çalışmalarda özellikle immün kontrol noktasını bloke eden ilaçlarla birçok kanser tipinde önemli derecede fayda sağlandı. Bu grup ilaçlar, hastanın kendi bağışıklık sistemindeki T-lenfositleri üzerinden etki göstererek bağışıklık sistemini harekete geçirip tümöre karşı bir savaş başlatmaktadırlar. Kemoterapi ile sadece kanseri küçültmek ve yok etmek amaçlanırken, hedefli tedaviler ve immünoterapiler ile kanser durdurulabilmekte ve hastalığın uzun süre bir diyabet, hipertansiyon gibi kronik bir hastalık gibi devam etmesini sağlanabilmektedir. Yani, kanser tedavisindeki stratejimiz "doğru hasta, doğru hastalık, doğru hedef ve doğru ilaç olarak özetlenebilir." bilgisini paylaştı.

ANTALYA'DA ONKOLOJİ GüNLERİ

Derneğimizin bu yıl 7.'sini düzenlediği Onkoloji Kongresinde bin 150 katılımcı, 295 konuşmacı ve oturum başkanı yer aldı. Kongrede 284 e-poster, 55 sözel bildiri sunuldu. 24 panel, 6 kurs, 4 konferans, 13 uydu sempozyumu ile  hemşirelik oturumları yapıldı.

EN İYİ ARAŞTIRMA VE BİLDİRİLERE ÖDÜL

Kongrede araştırma ve bildiri ödülleri de sahiplerini buldu. Kongrenin ikinci gününde oturum başkanlığını Prof. Dr. Süheyla Serdengeçti ile Prof. Dr Fikri İçli'nin yaptığı törende, araştırma ödülleri, dördüncü gününde de oturum başkanlığını Prof. Dr. öhmet özet ile Prof. Dr. Gökhan Demir'in yaptığı törende bildiriler ödüllendirildi. "Araştırma" dalında 36 tıp insanı, "Bildiri" dalında da 29 tıp insanı ödüllendirildi.