Kanserle Mücadelede Bilgimiz ve Deneyimimizle Yanınızdayız...

KÖK HÜCRE NAKLİ UYGULAMALARININ SOLİD TÜMÖRLERDE YERİ: TIBBİ ONKOLOJİ DERNEĞİ GÖRÜŞÜ

Solid tümörler meme, akciğer, kolon, over, beyin ve diğer organların kanserlerini ifade etmektedir. Lösemi, lenfoma ve multipl myeloma gibi kanserler solid tümör gurubu dışında yer alan kanserlerdir. 
Yüksek doz kemoterapi (YDK) klasik kullanılan kemoterapi ilaç dozlarının 3 katı veya fazlası doz olarak kabul edilir. Diğer bir görüşe göre nötropeni süresinin 3 haftadan uzun sürdüğü kemoterapi dozu olarak tanımlanır. Otolog hematopoetik kök hücre transplantasyonu (OKHT) YDK sonrası hastanın kendinden alınan kök hücrelerin tekrar hastaya geri verilip kemik iliğinde çoğalması olarak tarif edilebilir. YDK-OKİT günümüzde multiple myeloma ve nüks/dirençli lenfomaların tedavisinde standart olarak kullanılmaktadır. Diğer olası kullanım alanları nüks/dirençli germ hücreli tümörler (testis veya over kaynaklı) ve çocukluk çağı tümörleridir.

YDK-OKHT tedavisi “doz-yanıt” etkisine dayanılarak tümör hücresinde kemoterapi direncinin üstesinden gelmek amacıyla çok sayıda solid tümörde araştırılmıştır. Amaç daha yüksek doz ilaç vererek daha çok tümör hücresi öldürmek ve kanseri yenmektir. Özellikle 1990’lı yıllarda meme kanserinde bu yaklaşımın etkili olabileceğini düşündüren çalışmaların ön sonuçlarının bildirilmesiyle yaygın kullanım alanı bulmuştur. Ancak, çalışmaların kesin sonuçlarının olumsuz sonuçlanmasıyla bu olumlu hava dağılmış ve ardından otolog kök hücre naklinin aslında faydalı olmadığını gösteren çalışmalar çorap söküğü gibi gelmiştir. Sonradan, meme kanserinde kök hücre naklinin faydalı olduğunu gösteren ön çalışmalarının aslında uydurma olduğu anlaşılmış ve bu çalışmaları bildiren Güney Afrika’lı hekim görevinden uzaklaştırılmıştır. Yüksek yan etki oranı ve tedaviye bağlı ölümler meme kanserinde otolog nakil çalışmalarını tamamen bitirmiştir.

Günümüzde OKHN tedavisinin meme kanserinde faydalı olmadığını kesin olarak biliyoruz.
Yine bilinen diğer bir gerçek, OKHN uygulamaları ile tümörün tedaviye yanıt oranının arttığı, ancak bunun hastaların yaşam süresi üzerine ciddi bir katkısı olmadığı yönündedir. Meme kanseri çalışmalarındaki kötü sonuçlar nedeniyle diğer solid tümörlerdeki OKHN çalışmalarında yeterli hasta sayısına ulaşılamamış ve çalışmaların erken sonlandırılması gerekmiştir. Bu nedenle otolog nakil uygulamalarının diğer solid tümörlerde faydasının olup olmadığı net olarak bilinmemektedir.  Bu tümörlerden sarkomlar, küçük hücreli akciğer kanseri ve over kanseri üzerinde en çok çalışılan kanserlerdir. Ancak OKHN uygulamalarının klasik tedavilere bir üstünlüğü net olarak ortaya konamamıştır. Günümüzde hematolojik kanserler (lösemiler, lenfomalar ve multipl myeloma) dışında kalan solid tümörlerde rutin OKHN uygulamaları sadece Ewing sarkomu, germ hücre tümörlerinin kemoterapiye duyarlı nüksleri ve nöroblastoma gibi çocukluk çağı kanserleri ile sınırlıdır. Bu durum “European Group for Blood and Marrow Transplantation (EBMT)” kılavuzunda da bu şekilde önerilmektedir.

Bu sayılan birkaç kanser türü dışında yer alan diğer organ kanserlerinde otolog nakil uygulamaları deneyseldir ve klinik çalışmalar dışında yapılmamalıdır.

Allojeneik kök hücre nakli hastaya doku uyumlu sağlam bir bireyden kök hücre nakli yapılması durumudur. Yan etkileri ve tedaviye bağlı ölüm oranları OKHN’ne göre çok daha yüksektir. Ancak son yıllarda “düşük yoğunluklu” veya “mini-allo” nakil uygulamalarının klinik pratiğe girmesi ile kök hücre nakline bağlı yan etkiler ve ölüm oranları çok düşük düzeylere çekilmiştir. Bu nedenle “graft-versus-tümör” adı verilen, kansere karşı vücudun immünolojik mekanizmaları ile savaşmasını ön plana çıkaran yaklaşımlar deneysel olarak yürütülmektedir. Özellikle böbrek tümörlerinde yapılan ilk çalışmalar ümit verici olmakla birlikte geniş kabul görmemiştir. Bu nedenle solid tümörlerde allojeneik kök hücre nakli deneysel klinik çalışmalar dışında yapılmamalıdır.

 

Abdurrahman Yazıcı